Askerlik Fıkraları


Askerlik Fıkraları


ALIŞTIRARAK SÖYLE ;


Temel'in askerlik yaptığı bölükte bir gün Temel'in arkadaşının babası vefat eder.
Komutanları düşünür, bunu alıştıra alıştıra kim söyler...
Birden Temel akıllarına gelir. Temel'i çağırırlar. Anlatırlar durumu.
Temel hemen arkadaşı Cemal'i yanına çağırır, başlar anlatmaya;
- Ula Cemal Senin Amcan Varmudur?
- Vardur. 
- Dayin Varmudur? 
- Vardur. 
- Teyzen Varmudur? 
- Vardur. 
- Annen Varmudur? 
- Vardur. 
- Baban Varmudur? 
- Vardur. 
- Nah Vardur!



KAYSERİNİN MAHALLESİ ;


Bölük komutanı Ali okulunu denetliyordu. Hasan'a sordu:
- Oğlum, dünya kaç parçadır?
- Beş parçadır komutanım.
- Say bakalım.
- Avrupa, Asya, Amasya, Tosya, Okyanusya.
- Sen nerelisin?
- Kayseriliyim, komutanım.
- Su haritada Kayseri'yi göster bakalım.
Hasan Kastamonu'yu işaret edince:
- Oğlum, orası Kastamonu.
- Kayseri'nin bir mahallesi sayılır, komutanım, der.



HANGİ ER ? ;


İki çavuş iddiaya girer, hangimizin eri daha salak diye. İlk çavuş erini çağırır ve der ki; 

- Oğlum al şu 10 lirayı, git bana bir araba al. Er:
- Baş üstüne çavuşum der gider. İkinci çavuş çağırır erini:
- Oğlum git bak bakayım ben evde miyim? der. Er:
- Baş üstüne çavuşum der çıkar. Bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar, erlerden biri:

- Yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nereden bulayım. Diğer er:

- Yahu benim ki daha salak yok gidip kendisi evdemiymiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey avanak yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arayıp sorsana...


AHMET BEY ; 


Ahmet Bey her sabah işe giderken, esnaftan birinin papağanı da ona sürekli hakaretler yağdırırmış.

- Aptal Ahmet Beeey, şişko Ahmet Beeey! vs.

Ahmet Bey önceleri "hayvan işte" deyip aldırmamış fakat bu durum her gün her gün de çekilmez olmuş. Sonunda papağanı sahibine şikayet etmiş.

- Üstadım olmuyor böyle, şuna bir çare bul, demiş.

Papağanın sahibi papağanı bir güzel azarlamış.

- Bir daha Ahmet Bey'e kötü bir laf edersen, senin dilini keserim. diye de tehdit etmiş.

Ertesi sabah Ahmet Bey yine işe giderken bizim papağan:

- Ahmet Beey, Ahmet Beeey! ANLARSIN YA! demiş.


NERELİSİN ? ;


Erler sabah yoklamasında, çavuş içlerinden birine soruyor;
- Söyle bakalım nerdensin ?
- Maraş'lıyım komutanım..
Çavuş sinirleniyor ve askere okkalı bir tokat atıyor. Ardından tekrar soruyor
- bir daha söyle bakalım nerdensin ?
- Maraş'lıyım komutanım..
Çavuş bu sefer iyice hiddetleniyor ve askere okkalı bir tokat daha atıyor. Ardından tekrar soruyor
- ulan sona son defa soruyorum nerelisin ?
- Kahramanmaraş'lıyım komutanım..
- Hah şimdi oldu diyor çavuş ve yanındakine soruyor,
- Oğlum sen nerelisin ?
- Kahramansinop'luyum komutanım !


İSLAMIN ŞARTI ;



Temel komutana sormuş "İslam'ın şartı kaç" demiş. Temel "kırk" demiş. Komutan öfkelenmiş, Temel'in ağzını burnunu hırpalamış. Temel camiye gitmiş hocayla karşılaşmış hoca "noldu temel sana böyle" demiş. Temel komutan "İslam'ın şartı kaç" dedi "sen ne dedin" "ben kırk dedim" olur mu Temel "İslam'ın şartı beştir git komutandan özür dile, İslam'ın şartı beş de" Temel demiş komutan kırkı kabul etmiyo beşi nasıl etsin


AKŞAM YEMEĞİ ;


Bir gün akşam yemeği esnasında askerlerden bir tanesi koşarak komutanının odasına gelir ve kapıyı çalar. İçeri girince komutan sorar ne oldu asker diye. Asker;

- "Komutanım, bugün yediğimiz böreğin içerisinden toprak çıktı" demiş.

Komutan;

- "Oğlum, sen hiç tavşan böreği yedin mi?" demiş. 

- "Yedim komutanım" demiş asker. 

- "Peki içinden hiç tavşan çıktı mı?" diye sormuş sinirlenerek. Asker de;
- "İyi de komutanım biz de buraya vatan toprağı yemeye gelmedik" demiş.


ERLERİN SAATİ ; 


Bir general, komşu ülkeden gelen konuk generale hem hava atmak, hem de erlerinin kendisine ve vatanına bağlılıklarını göstermek için, üç erini ve karılarını yanına çağırır. Erlere birer kurusıkı tabanca verir. Onları yan odaya alır ve karılarını öldürmelerini ister. Konuk generale "Şimdi bakınız erlerimiz nasıl itaatkar ve vatansever", der. Erler teker teker içeri girerler. Birinci er karısından özür dileyip tüm şarjörü boşaltır. Tabii karısı ölmez, kurşunlar kurusıkıdır. İkincide de aynı şey olur. Generalin gözleri yaşarmıştır. En son giren erin ardından, iki general kurşun seslerini dinlerken, "dan dan dan dan dan dan... şangırrrr", diye bir ses duyarlar. İşini bitirip çıkan ere merakla sorarlar, "neydi o şangırrr sesi?" diye. Er yanıtlar:
- Komutanım bana kurusıkı kurşun vermişsiniz, karım ölmeyince bende tuttum camdan aşağı attım.


Kereste Uzmanı


Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana da götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış...
- Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç?, demiş. Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve
- 1.75 efendim, demiş. Komutan:
- Doğru... Hayret, nasıl bildin? demiş. Asker
- Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


Gariban Mehmet



Teskere zamanı yaklaşmıştır. Aynı tertip askerlerden bazıları oturup bir karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır. Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar:
- Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?
- Evet.
- Sen Osman, benim sigaralarımdan otlanmayacaksın değil mi?
- Otlanmayacağım.
- Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?
- "Yıkattırmayacağım." Herkesten gerekli yanıtı alan Mehmet:
- İyi, ben de bundan sonra karavanaların içine işemeyeceğim...

Patlama



Karada savaş bütün şiddetiyle sürerken ,uçaklar indirme yapıyormuş. Temel savaş alanına paraşütle süzülerek iniyormuş.İnerken bir de ne görsün ? Hemşerisi Dursun , paraşütsüz yukarı doğru yükseliyor.Tam hizasına gelince " Ula Dursun " diye bağırmış :
- Biz atlayış yaparken ,sen nereden geliyorsun ? Dursun cevap vermiş :
- Cephanelikten!..


Kamuflaj Yarışması



Askerde kamuflaj yarışması vardır. Herkes çuvallara girecek, komutan gelip tekme atacak; onlar da hayvan sesleri çıkaracaklardır; komutan da beğenirse onaylayacaktır. Komutan birinci çuvala vurur. "Hav hav hav", komutan "aferin" der, "köpek çuvalı". İkinci çuvala vurur, "miyav miyav". Komutan gene beğenir. Böyle on on beş çuval gezer... Hepsi çok iyi taklit yapıyorlardır. En son çuvala vurur ses yok. Daha sert vurur gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok. Askerlere emir verir iyicene tekmeleyin diye. Çuvaldan kan sızmaya başlıyor. Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:
- Patateeeeeees..


Kim Kırdı?



Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş. O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş. Eri çağırarak:
- Bu ne küstahlık, demiş. Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.
- Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma! Neye uğradığını anlamayan er:
- Baş üstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş:
- Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?


Annenin Ne Diyor?



Çok genç bir İngiliz subayı, general olan babasının yanında yaverdi, yaşlı bir albaya emri iletmekle görevlendirildi:
- Babam, birliğinizi şu karşıdaki tepenin yamaçlarına çekmenizi söylüyor, efendim, dedi. Yüzü moraran albay da şöyle dedi:
- Demek öyle söylüyor! Peki anneniz ne diyor?


Boynuzlarında Tutarım



Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar:
- Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum.
- Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum
- Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?
- Vururum.
- Olmadı.
- Koşup karargaha haber veririm.
- Yine olmadı. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle...
- Vururum.
- Olur mu canım. Ben senin komutanınım.
- Döner karargaha haber veririm.
- Yahu ben düşman bölüğü değilim ki.
- Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim...


Kaçmaya Çalışıyor



İkinci dünya savaşı sırasında bir İngiliz Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu esir alırlar fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz Almanlardan bu bacağı ana vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister. Almanlar da atar. Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir. Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlardan kolu ana vatanına atmalarını ister fakat Almanlar "OLMAZ!" derler, İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:
"SEN GALİBA KAÇMAYA ÇALIŞIYORSUN!"


Gök Gürültüsü



İki asker çadırda uyuyorlardı.
Birden bir gürültüyle yerlerinden fırladılar. Biri diğerine sordu;

- Bomba mıydı, yoksa gök gürültüsü mü?

- Bombaydı galiba.

- Aman çok şükür. Gök gürültüsünden ödüm patlar da...

About Emirhan Adıgüzel

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum :

Yorum Gönder